Seyahat Bloggerlarının Negatif Yanları

36
seyahat bloggerları

Seyahat bloggerı olmak bir çok kişi için hayal meslek. Artık her çantasını alıp yola düşen bir blog açıyor. İyisiyle kötüsüyle 2011’den beri blog yazıyorum ve seyahat bloggerlarının büyük bir kısmı ile yüzyüze tanışma vakit geçirme fırsatı elde ettim. Kimini çok severim, kimini sevmem. Yalan değil. Her bloggerın kendine ait bir tarzı vardır bazısı şehir gezer, bazısı dağ bayır. Kimisi gezmeden önce araştırır, kimisi gezip yazarken bilgi lazım olursa araştırır. Bunlar tamamen kişinin kendi karakteri ile alakalı. Ama içlerinde çok yakın arkadaşlarımın olduğu bir çok bloggerın yaptığı ve sinir bozucu olan bazı davranışlardan bahsedeceğim.. Seyahat bloggerlarının negatif yanları …

 

Ülke Şehir Saymak

rekor

Birçok blogger gittiği ülke ve şehirlerin çetelesini tutuyor ve bunu bir yarış haline getiriyor. “Benim rakamla işim yok” diyen nice insan, söyleminin iki gün ardından 65.ülkemden merhaba gibi paylaşımlarda bulunuyor. Bu tarz paylaşımların takipçi kazanmakta kesinlikle etkisi var bunu göz ardı edemeyiz ancak unutmamak gerekiyor ki böyle bir yarışa girildiğinde seyahat yazılarının içi boşalıyor. Çünkü artık keyif için ya da faydalı bir metin oluşturabilmek için seyahat yerine skor için seyahat başlıyor.

Ha bir de sadece iki hava limanı arası transfer yaptığı şehirleri, gezilen şehirler listesine ekleyenler var, onlara diyeceğim hiçbir şey yok.

 

İki Ülke Gezip Dünya Turu Olarak Adlandırmak

Tam bir dünya turu yapan blogger sayısı az. Kerimcan’ın 360 projesi buna güzel bir örnek oldu. Dünya turu sağlam bir bütçe, plan ve zaman gerektiriyor. 6 aylık bir Asya seyahatine çıkan bloggerlar bile seyahatlerini dünya turu olarak lanse edebiliyor. Seyahatlerin dünya turu olarak adlandırılmasının başka bir sebebi ise, röportaj yapılan mecraların gazetelerin sansasyon yaratmak için bloggera sormadan böyle bir başlık atması.

 

İnsanları İstifaya Zorlamak

Günümüzün yeni trendlerinden bir tanesi ise ofis hayatını geride bırakıp, seyahate çıkmak. İstifa etmek, her şeyi geride bırakmak gerçekten zorlu bir süreç ve süreç dahilinde belki de geri dönüşü olmayan karar alınması gerekiyor. Bu deneyimi yaşamış ve çok mutlu olan kişiler var, ben de bunlardan birisiyim. Ancak insanları buna özendirmek, herhangi bir plan program yapmadan, düşünmeden böyle bir karar almalarını desteklemeyi çok doğru bulmuyorum. Karşımızdaki insan o kadar güçlü olmayabilir ya da sonrasında verdiği karardan pişman olabilir. Evini arabasını satıp, seyahat edip sonra don paça ülkeye dönüp sürünen örnekler mevcut. O yüzden kendisi tam olarak karar vermemiş ya da tereddütte olan kişileri gaza getirip istifa ettirmemek gerek. Tereddütte olan birinin istifasını desteklemek /zorlamak farklı bir şey, zaten kararını vermiş ama süreçle ilgili desteğe olan birine yardımcı olmak farklı bir şey. Bu ikisinin ayrımının iyi yapılması gerekiyor.

 

Kendini Tek Görmek

En sinir bozucu yönlerden bir tanesi gidilen ülkeye ayak basan ilk insan gibi davranılması. Ulaşım olan her yere emin olun daha önce giden birisi mutlaka vardır. Bıraksan Kolomb edası ile dolanacak etrafta, sanki Amerika’yı keşfetmiş gibi. Bir sakin olun ya!

(Burada kabile kabile köy köy yürüyerek ya da pedallayarak gezen arkadaşlarımı hariç tutuyorum)

 

Abartmak / Eleştiri Yapmaktan Kaçınmak

pinokyo

Seyahat edilen bölgeyi abartarak sanki bir cennetmiş gibi anlatmak en çok yapılan saygısızlıklardan bir tanesi. Okuyucuyu aptal yerine koymanın anlamı nedir? Bu sene içerisinde katıldığım Inflow Travel Summit etkinliğinde sahneye çıkan, 1.5 milyon + takipçisi olan bir instagrammer şuna benzer bir cümle kurdu:  “Şimdi abi mesela Maldivler, ben bir çekiyorum sanki cennet, takipçilerin dibi düşüyor. Halbuki b.k gibi bir yer. Dünyanın en sıkıcı yeri.” Ah be arkadaşım, böyle bir şey yapıp hem insanları kandırıyorsun, hem de sahnede herkesin gözünün içine baka baka güzel bir şeymiş gibi bunu anlatıyorsun. Lütfen ama ya!

Sıkıcı Olmaları

Dünyanın olmazsa olmaz, ölmeden mutlaka gitmek gereken belli başlı yerler var, kabul edelim. Büyük bir çoğumuzun da listesinde. Yine de bu seyahat edilen yerlerde benzer fotoğraflar çekip altına benzer metinler yazmayı gerektirmiyor. Tabii ki İtalya’ya gidince pizza ve şarap yapacaksın ama bir kişi de çıksın, ben İtalya’ya kadar gitmişken alplerde kamp atıp trekking yaparak İsviçre’ye geçeceğim desin..

İşine Saygı Duymamak

Bir kısım seyahat bloggerı çok iyi paralar kazanıyor, bir kısmı ise sadece hobi olarak yapıyor. Kimin ne yaptığı bizi ilgilendirmez ama yapılan işe saygı duymak gerekiyor. Seyahat blogu için içerik yazmak gerçekten donanım gerektiren ve emek isteyen bir iş. Aynı zamanda maddi olarak da yatırım gerektiren bir iş. Kimse bir günde açtığı blog ile sponsor bulmuyor ya da reklam almıyor. Kendini ispatlamak gerekiyor. Bunun ardından firma davetleri ve sponsorluklar geliyor. Davetli veya davetsiz fark etmez, seyahat esnasında yapılan canlı yayınlarda ya da havuz başından paylaşılan fotoğraflarda hep bir “ay biz de böyle çalışıyoruz, aman çok yoruluyoruz, yoksa siz ofiste misiniz” gibi söylemler oluyor.(Bir kaç kere kesin ben de yapmışımdır, araştırsak çıkar.) Ama ben buna gerçekten ayar oluyorum. Birincisi yaptığın işi basitleştiriyorsun, küçültüyorsun. Sanki biz sadece havuz başında sefa yapıyoruz. İkincisi karşındaki insan gerçekten ofiste olabilir ve unutma ki seni takip edenlerin büyük çoğunluğu ofiste çalışıyor. Nispet yapmadan da, günlerini şenlendirebilirsin.

 

Ben çok doldum. Katılan olur katılmayan olur. Yarası olan vardır gocunur.
Yazmasaydım patlayacaktım. İlave edeceğiniz ya da söylemek istediğiniz şeyler varsa, bu yazının bitiminde yorumlar kısmını kullanabilirsiniz. Facebook yerine buradan yorum yaparsanız, daha kolay okurum.

36 YORUMLAR

  1. Okurken özellikle ofis çalışanlarına “yoksa siz hala ofiste misiniz?” nispeti yapılması eleştirisine kesinlikle katılıyorum. Çok çiğ ve saygısızca buluyorum. paylaşım için teşekkürler:)

  2. Doğru söze ne denir. İnsan kendisini dev aynasında görmemeli ama işte sosyal medya ne yazık ki buna itiyor diye düşünüyorum. Sanırım ben de ülke sayanlardanım. Ama bunu biraz daha gaza gelmek için yapıyorum. Başkalarını da görünce pek rahatsız etmiyor beni. Yakında ben de istifa edeceğim. Ama sanırım bunu Norveç turu sonra son 9 aydır söylüyorum. Patronum bile biliyor 🙂 , işime de devam ediyorum. Bu konuda aklı selim kişilerin çok etkileneceğini sanmıyorum. Ve son söz şu an yolda olan ve harbi gezenleri kıskanıyorum :))

  3. Ne hikmetse birde bunların hepsi, eski bir beyaz yakalı. Neymiş efendim plaza hayatından sıkılmış, 9/5 çalışmak çok zormuş vs. Adam süpermarkete kasiyer olamayacak donanımda ama plaza hayatından sıkılmış. Hadiii lennnn 🙂
    Ha diyeceksin ben hiç su tesisatçısı gezgin görmedim, bak oda doğru olabilir ama plazada çaycı olamayacak adam da beyaz yaka tripleri yapmasın kardeşim 🙂

  4. Pazartesi sendromu yaşayanlara selam olsun tadında laptopunu otel bahçesindeki masaya koyanlardan rahatsız oluyorum ben de.

  5. Eline sağlık Tuğçe, eksiği var fazlası yok bir eleştiri olmuş. Seyahat güzel şey de içine seyahat blogu kısmı girince işler biraz çirkinleşebiliyor.

  6. Çok güzel ve cesurca yazmışsın, tebrikler. Yazdığın her yazı keyifle okunuyor, takdir ediyorum. Sevgilerrrr…

  7. Öncelikle uzun süredir bloggerleri bu şekilde eleştiren bir yazı okumamıştım. Teşekkürler.
    Kesinlikle çok doğru tespitler. Birde, bir ülkede ya da bir şehirde sadece bir kaç gün kalmasına rağmen orası hakkında kitap yazmayı bile düşünen bazı bloggerler var.
    Fakat ben kişisel olarak Bloggerlerin ülkemizde her şeye ve tüm olumsuzluklara rağmen doğru işler yaptıklarını düşünüyorum. Elbette hoşumuza gitmeye şeyler olacaktır. Yinede blogger olmak zor zanaat.

    • tabii ki. Bu yazıda pozitif yönlerden bahsedilmediği için kötü gözüküyor olabilir. Pozitif yönler de başka bir yazı konusu olsun

  8. Sonuna kadar katılıyorum! Ben de, yeni çıkan seyahat bloglarını aşağılayıp duran “fenomen”lere hayret ediyorum. Seyahat konusunda, ihtiyaç duyulabilecek her türlü bilgiyi, kendilerinin sağlamış olduğuna inanmış durumdalar. Tanımadan etmeden, kimin kendini “gezgin” ilan edip edemeyeceğine kadar fikir yürütebilmeleri bana biraz garip geliyor açıkçası.

  9. Çok samimi ve yerinde eleştiriler var. Seyahat bloggerı olmak, seyahat blogu yazmak ciddi emek isteyen bir iş, günlük popülarite peşinde koşanların durumunu çok güzel özetlemişsiniz.
    Kaleminize sağlık,
    Işıl

  10. Benim gıcık olduğum iki konu var.
    Birincisi işin görgüsüzlük boyutu. Yani yaptıgı herşeyi fotoğraflamak, bi de bazen abartıp sizin 65. Ülke örneği gibi yorum yazmak. Bu kişilerin normal hayatta da böyle görgüsüz olduğunu düşünüyorum. Bir fotoğraflar bir fotoğraflar sanırsın her gün isviçre alplerinde kıçına taşlar bata bata yoga yapıyor. Tabir için kısura bakmayın zira son zamanların trendi bu. Gerçekten yogayı yaşam biçimi yapanlar zaten bi tarafıyla gülüyordur eminim. Görgüsüzlük malesef.
    İkincisi ise kimse bahsetmemiş ama bu işte bir teşhir boyutu da var. Yani bloglarda hayat bulan bir özgür ve çıplak kız modası var. Bazıları takipçi sayısını arttırmak için bunu bilerek yapıyor. Yurdum erkeğinin bunlara bakarken seyahat ile çok ilgilendiğini düşünmüyorum. Ve malesef bu da bi çeşit görgüsüzlük. Sığ ve bayağı buluyorum.
    Son olarak yorumlarınız çok güzel tebrikler.

  11. Gercekten guzel bir derleme olmus. Su yazilanlardan benim aklima direkt olarak gelen 2-3 tane gorgusuz ve itici blog yazari geldi. “Hey dostum bak benim 65. ulkem falan” cidden komik ya.
    Kimisi para, para diye aglar. Kimisi de gittigi yeri dunyada bir tek kendisinin gittigini zanneder. Gibi gibi.

  12. Bence seyahat edip de bunu yazanların en büyük sorunu yaptıkları şeyi gereğinden fazla büyütmek, yerlere göklere sığdıramamak. Hele üzerlerindeki o “Bakın ben ne harikayım, ne kadar özgürüm, süperim ben” giysileri pek sevimsiz. Bir de “seyahat özgürlüktür” klişesi yok mu? Ne zaman görsem bir gülmek geliyor. O kadar özgürsün ki mesela İstanbul’dan kıtalararası en ucuz uçak bileti iki asgari Ücretten fazla veya Schengen için çalıştığın yer bu ülkede herkesçe bilinen, tanınan bir şirket olsa bile Ticaret Sicil Gazetesindeki kaydını ibraz etmen lazım…”
    Tabii ki seyahat etmek instagram fotoğraflarında gözümüze sokulduğu kadar güzel, keyifli değil ama kabul edelim günde 12 saat çalışmak zorunda olduğun bir iş kadar da asla zor değil:)
    Sanırım dürüst olmak lazım. Ama diğer yandan işin içine kazanç girince ne kadar olunabilir ki?
    Tabii ki sponsorunun verdiği fotoğraf makinesini kullanan adamın makine için söyledikleri veya misafir edildiği otel hakkında “konuk” seyahat bloggerinin yazdıkları sorgulanacaktır. Ama bunların temel olarak televizyondaki reklamlardan farkı yok. TV reklamında filanca şampuanı kullanan basketbolcu neyse her fotoğrafına bu kareyi Canon bilmemne ile çektim yazan gezgin de odur. Sonuçta aynı şeyi yapıyorlar. Her ikisinin de takipçilerini etkileme potansiyeli var. Dolayısıyla işin içine reklam girince blogger’dan çok fazla dürüstlük beklemek de biraz saflık.
    Güzel yazı, ellerine sağlık.
    Ya bir de söylemezsem ölürüm bazen görüyorum, nasıl bir ego varsa; sanırsın yola çıkmadan elinin tersiyle ittiği kariyer sabahtan öğlene Dünya Bankasında başkan yardımcılığı öğleden akşama kadar da kalp nakli yapan ekipte baş cerrahlık:)

  13. Eline, kalemine, yüreğine sağlık Tuğçe’cim. Ben herkesin keyif aldığı şeyi yapması ve bunu sürdürmesi gerektiğini düşünüyorum. Olay yarışa veya “tek olma” arzusuna döndüğü zaman işin rengi değişiyor ve keyif kısmı hasır altı ediliyor. Ben şahsen bu tür kişileri fazla ciddiye almamayı ve insanın kendini mutlu eden yoldan yürümeyi devam ettirmesini tavsiye ederim.

    Gezmek, keşfetmek ve bunu paylaşmak güzel. Gerisi boş 🙂

  14. Yerinde tespitler. Bir de benim en çok sinir olduklarım şunu yapmadan dönmeyin, bunu mutlaka yapın tarzında turist tuzaklarını didaktik bir şekilde okuyucuya empoze etmeye çalışan sığ tipler.

  15. İyi yazmışsın ???? Aslında ben artık pek çoğunun yazdığı zırvalıkları okumuyorum bile.
    Gezen kişinin kendisini “Gezgin” adlandırması,
    Kişisel şov üzerine yapılan her şey,
    5 kuruşsuz geziyorum hikayesi,

  16. Tuğçe eline sağlık,
    Bu aralar benim de sıkça gördüğüm blogger klişesi; daha önce gidip, herkesin önünde fotoğraf çektiği evi-yapıyı her ne ise “bakın biz şöyle bir yer bulduk” diyerek resmen kendilerine mal etmesi gerçekten çok saçma. Dediğin gibi kabile hayatını bir kenara koyarsak her yer keşfedilmiş her yere birileri ulaşmış. Sayılarla yarış halinde olup, gezmediği görmediği yerler hakkında bariz wikipedia cümleleri kullanarak yazı yazdığını sanan çok takipçili bloggerlar ise direk gözümden düşüyor. Bir de blog yazarak “güya” insanlarla paylaşım ve onlara yardım içinde olan bloggerların instagram fotoğrafı altına düşünüp yorum yazan insanlara karşı tavırlarını görüyorum ki blog yazmasına anlam veremiyorum gerçekten.

  17. ellerinize sağlık yazının bazı yerlerini okurken keyif aldım, bazı yerlerinde kendimce eleştirel yaklaştım. Ben de bir gözlemimi paylaşmak ve sizin ‘insanları istifaya zorlamak’ başlığınıza kendi düşüncemi eklemek istedim. idealize edilmiş ve göze sokulan bir ‘istifa’. Sen masa başındasın ama ben bak nerdeyim edası. Bunu hayal edip yapamayanları yüreklendirmekten ziyade, istifayı idealize etme ve sınırlarını aşma, kendini bulma yolu olarak yüceltme. Evet insanlar günümüzde kapana kısılmış gibi bir psikolojiyle çalışmak zorunda bırıkalıyor. Ama bilemeyiz. İdealize edemeyiz. Herkese uygunmuş ve tek doğruymuş gibi sunamayız. Tek yol olarak yansıtamayız. Ne yazık ki üzülerek belirteyim şöyle bir şey sezinliyorum bazen, istifa ettiğin iş yerindeki arkadaşlarına ‘istifa ettim ama bakın çok iyiyim sizi koyunlar’ şeklinde bir mesaj gönderiyor edasında yazılanlar. Bu söylemden takipçi olarak bıkıyorum bazen. Bir de şu var, istifa etmiş, cesaret etmiş, bir şekilde yola da çıkmış, harika süper geziyor ve sürekli ‘pazartesi sendromu off’ modunda paylaşımlar yapıyor, sen de zincirlerinden kurtul naraları atıp, bir sonraki paylaşımında ben de şu şu üniversite mezunuyum, harika bir işi terkettim, gezerken aslında kendimin patronuyum ve hala işimi yapıyorum ama ‘sizin’ gibi değil mesajları veriyor. Gezen insan egolarından sıyrılanlar arasında ise neden bu ekstra bilgi? Ne güzel sen kendine iyi geleni yapmışsın mutlusun, biz de senin adına mutlu olduk, alt yazıya gerek yok ki.

  18. Çok acik bir yazi iyi anlatim. Okudum dikkatimi cekti. Ben kendim ve gelecek icin gecmis arsivi birakmak adina geziyorum ki öncelikle ülkemi bitirmeden sınır kapisini gecmem. Saga sola 2 – 5 fotograf falan birakiyorum nick’i kullanici adi falan var iste boyle havali havali biseyler gorende “vay gardaşım seyyah gibisin” diyor bende tam gaza geliyorum. Demem oki gosterisli seyler yapmak ve bununda pohpohlanmasi hos seyler allah arttirsin motive eder vs. Lakin amacim gezmek gezdigimi fotograflamak fotografi kaydetmek sonrada gezerek keyf almak ve ORDAYDIM diye bilmem.

  19. Tam aklımdan geçen çok yerinde bir yazı. Benim de hep söylediğim, her gidilen yer filtreli fotoğraf çekince süper olmak zorunda değil. Biraz da vasat deyin arkadaş. Olmaz o zaman çekici olmuyor herhalde. Sıkıcıysa bilsin gidecek olan da. Bir de bir şehirdeki her yemek ve konaklama mekanlarını nasıl test ederler de, bir gidişte 10 lokanta 15 otel önerisi verirler anlamam. Ben gittiğimi yeri yazarım, en fazla iyiyse iyidir, kötüyse kötü deseler daha yararlı olacak.

  20. Bir de yemek bloggerları var ki onların da seyahat blogggerlarından aşağı kalır yanı yok:
    – test edildiğinde yediği etin ne eti olduğunu bilemeyen,
    – takipçilerine yediğimin parasını ödüyorum diyip aslında bedava yiyen,
    – yeni açılan yer hakkında yazı yazmak için para alan,
    – kendisine hazırlanan özel menüyü takipçilerine mekanın her zamanki menüsü gibi anlatan,
    – yemek işine girip işlerin hiç de öyle kolay olmadığını görünce 1 ayda havlu atıp “yeni projeler” için dükkanı devreden,
    – instagram’da sürekli paylaşım yapmazsa krize giren,
    – “x şehrinin en iyi x’cisi”, “en iyi x nerede yenir?” gibi listelerle seo kasan…

    liste uzar gider böyle.

  21. O bahsettiniz kişiyi bir zamanlar bende takip ediyordum. 65 ülke gezdim diyen kişi 65 tane gezdiğini ispatlayamaz. Zaten 2 interrail 1 asya turu yapsan 10 ülke de balkanlar kıbrıs gürcistan filan yapsan hesabını yapın kac ülke yapar . Tamamen viral olduğu ortaya çıkmıştır. Gazla el atından reklam yapıyor. Hatta gitmediği yerleri gitmiş gibi yazıyor. Bakınız hangi ülkede kaç fotosu var. Hee avrupa turunu bu yıl bedava yaptı oralards çekildi fotolar. Madem 65 ülke gezdin neden bu yıl aynı ulkelere tekrar gittin. Çünkü gitmemişti. Önce yazıları yazdiriyor seo çalışması yaptırıp ilk sıraya çıkarıyor dshs sonra ben yazdım diyor. Kendisi bile yazmıyor para verip yazdırıyor.

  22. Harika noktalara değinmişsin Tuğçe, kafa sallaya sallaya ve ‘ohh, birisi de söyledi sonunda’ diyerek okudum 🙂 Şu ülke/şehir sayma olayı nedir gerçekten, insanlar nasıl böyle takıntılı olup yarışlara giriyor hayret! Dediğin gibi liste daha çok uzar, ama ben bir tane çok garipsediğim ve komik bulduğum maddeyi eklemek istiyorum: Instagram’da profillerde NEXT/SOON –> Roma, Floransa, Amsterdam, Halsttat diye giden listelerini halka arz etmeleri! Sanki uçak seferini çekiyormuş gibi durak listeleri yazmayı ben anlamıyorum! 🙂

  23. İyi hoş yazmışsın ama siz gezginler neden her yerde “Eski bir beyaz yaka”, “Bak ben beyaz yakalıyım haaa”, “bak işsizlik değil benimkisi” gibi cümleler kurmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi?

  24. Bayıldım! Gerçekten çok güzel ve yerinde bir yazı olmuş. Maalesef o kadar çok türedi ki burada yazılanlar gibi olanlar.

  25. Sırf bu blogger arızaları yüzünden blog açmamaya karar vermiş bir “gezi sever”im 🙂 Gezgin demiyorum kendime. Bu kadar “gezgin” patlaması olan bir ortamda benimki de eksik kalsın dediğim için. Bazı gezilerin sadece yeni yerler görmek, farklı kültürler tanımak, kendi yaşadığımız hayat dışında hayatların nasıl olduğunu yerinde gözlemlemek yerine takipçilere hazır formül gibi servis etmek ve cool görünmek için yapıldığını düşünüyorum bir süredir. Doğru saptamalarda bulunmuşsunuz. Bir blog var (isim vermeyeceğim) yaratıcıları maaşallah James Bond😂 Gittikleri her yerde turist tuzağı yapılacak ne varsa yapıyorlar. Şelaleden atlıyor, balonla uçuyor, kafesle dalıyor, at-eşek biniyor, motor da kullanıyor vs…Bir de bunları yapmadan dönmeyin kısmı var ki evlere şenlik. Kardeşim, senin verdiğin o tavsiyeleri bu ülke nüfusunun kaçta kaçı yapabilir acaba ? Ya sayı saymayı bilmiyorsun, ya hiç dayak yememişsin derler adama. Bir başka blogger (motorla çıkıyor gezilerine bu arada) fotoğraflara bakıyorsun, hangi mekanda hangi kıyafet ile daha iyi fotoğraf veririm kaygısı ile arka ve yan çantalar doldurulmuş, “sen o geniş kenarlı hasır şapkayı motorla nasıl taşıdın oralara kadar ve niçin?” diye düşünmeden geçemiyorum. Lavanta tarlasına mı gitmiş mesela? Mutlaka ve mutlaka şifon uçuşan romantik çağrışımlı bir elbise olmazsa o fotoğraf karesinde sanki dövecekler adamı. Her poz önceden kurgulanmış, gardrobu hazırlanmış ve dolayısıyla doğal olmaktan çok uzak. Skor tutkunlarına ise gülüyorum, kiminle yarışıyorlarsa artık😂😂😂 Seyahat etmek çok güzel bir şey, seyahati kutsallaştırmak hastalık !

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.