
Uzun zamandır yazmak istiyordum ancak elimin bir türlü değmedi.. Sığacık ile hemen hemen tüm Türkiye Kavak Yelleri dizisi ile tanıştı, ben de. O güzel köyü televizyonda gördükten sonra epeyce bir bekledim popüleritesinin biraz da olsa azalması için. Neyse ki korktuğum şeylerle karşılaşmadım gittiğimde. Seferihisar Belediyesi sakin şehir anlamına gelen ‘’CittaSlow’’ birliğinin bir üyesi olmuş; amaçları küreselleşmenin şehirlerin dokusunu, sakinliklerini ve yaşam tarzını standartlaştırmasını ve yerel özelliklerini ortadan kaldırmasını engellemek. Ne kadar amaçlarına ulaşabilmişler bilmiyorum çünkü öncesini bilmediğim için kıyaslayamıyorum. Sığacık’ın merkezi çok küçük , yapısı bozulmamış şekilde duruyor ve etrafı duvarla çevrili. Pazar günleri, pazar oluyor ve yerli halkın üretip sattığı ürünleri alabilirsiniz. Meyveler, sebzeler çok taze ve fiyatları İzmir merkeze göre çok uygun. Bunların dışında, baklava, börek, yemeni, çeşitli takılar gibi ürünleri de bulabilirsiniz. Biz Pazar sabah kahvaltısı için oradaki evlerden birini tercih ediyoruz. Evin önüne masa ve tabureleri atmışlar, evde pişirip size servis ediyorlar. Sorarsanız ne yerini tarif edebilirim ne de ismini söyleyebilirim, zira bir ismi bile olduğunu düşünmüyorum, sadece Pazar günleri çalışıyor olabilirler. Bir aile işletiyor, amca ve sanırım kızı servisle ilgileniyor, teyze de pişiriyor. Yemekler çok lezzetli ve fiyatları inanılmaz derecede uygun. Biz, iki kişibirer doyurucu boyutta puf böreği, ortaya bir porsiyon sarma ve yanına yoğurt, bir su, bir limonata ve iki çay için toplamda 9tl ödedik ve gerçekten doymuştuk. Ben doymuştum en azından, C n’aptı bilmiyorum =)

Güzel kahvaltımızın ardından, Sığacık Marina’ya ismini veren Teos Antik Kenti’ni ziyaret etmek için yola düştük. Nasıl gidilir kısımlarını bana sormayın, hatırlamıyorum. Teos Antik Kenti, antik kent denilince akla gelen büyüklükte değil. Giriş kapısı, güvenlik gibi bir şey de yok. Zeytinliklerin arasında tarihi eserler deformasyona açık bir şekilde duruyor. Kentin M.Ö. 1000li yıllarda yapıldığı biliniyor, tabi daha sonra savaşlar filan derken yıkım gelmiş. Yolunuzun üstündeyse gidip görün derim, ama sadece Teos’u görmek için Sığacık’a kadar gidip gidilmeyeceği tartışılır.
Ne kadar tahrip ettiğinin farkında olmadan masumca yemek arayan yavru keçi..
Biz Teos Antik Kenti’ni ziyaret ettikten sonra şimdi ismini unuttuğum ama Seferihisar’ın çok meşhur olan koylarından birine yüzmeye gittik. Ama o da ne! Koydaki otopark dolmuş taşıyor, insanlar neredeyse 1km boyunca yol kenarına parketmişler araçlarını. Sahildeki kalabalığı siz düşünün. Biz de yol kenarında park edip, sahile indik. Hep anlatırlardı ne kadar çok rüzgar estiğini ama ben hiç inanmazdım, insanların çok fazla abarttıklarını düşünürdüm. O sıcak yaz gününde hem soğuktan, hem de rüzgarın sizi haşlarcasına fırlattığı kumlardan korunmak için havluya sarınmak zorunda kaldım. Kalabalık ve rüzgardan dolayı denize girilmeyeceğine karar verdikten sonra başka bir koy arama girişimlerinde bulunduk. Yakınlarda başka bir koy daha varmış ama o da hem kalabalık hem de suyu berrak değilmiş. Biz de maceraya atılmaya ve varsa kimsenin bilmediği koylar bulmaya karar verdik. Iphone’dan googlemap i açıp, yolun olmadığı yerlerde neler olabileceğini tartışmaya başladık. C ile keşif esnasında yolun bittiği bir noktaya geldik. Daha ileride ne ev, ne yerleşim ne de yol vardı. Arabayı park ettik ve önümüzde bir patika bulunduğunu fark ettik. Aaa bu patika nereye gidiyor derken, bir de baktık çok zor inilen ama harika gözüken max 10 kişinin sığacağı ve aşağıda kimsenin olmadığı bir koy gördük. Apar topar aşağıya indik, mutluluktan uçabilirdim.. O sıcakta o kadar berrak bir su ve kimsenin olmadığı sakin bir yer bulabilmek bir mucizeydi. Yalnız kimse olmadığı için, şezlong, şemsiye, su, yiyecek vb ihtiyaçları karşılamak mümkün değil. 2-3 saat kalıp eğlendikten ve sessizliğin tadını çıkardıktan sonra sıcaktan başımıza güneş geçmemesi için, aynı zamanda acıktığımız için gitmeye karar verdik. Koyu hüzünlü şekilde arkamızda bırakıp, eve doğru yola koyulduk.

Meşhurdur İzmir’de haftasonu kaçamakları. Cuma cumartesiden Çeşme’ye Kuşadası’na kaçmak yada günü birlik ayakları denize sokup gelmek. Sevmeyiz haftasonu mesailerini. 3 kuruş eksik olsun keyfimiz olsundur. Pazar günleri Gül Sokak’ta mağaza kalmaz açık. Ehlikeyfizdir velhasıl.
Sığacık Seferihisar’ın küçük ve sevimli bir kasabası. CittaSlow üyesi. Günübirlik bir rota için ideal bir yer. Pazar günleri kurulan pazar yeri görmeye değer renkler barındırıyor. Şehir hayatında görmeyi unuttuğumuz bir sıcaklık her sokakta. (Arabanızla gidebileceğiniz gibi minibüs ve ya belediye otobüsleriylede gidebilirsiniz. Fakat otobüsle hiç gitmediğim için yolculuk süresini veya otobüs numarası malesef bilmiyorum.)
Rotamız önce pazarda kahvaltı, ardından Teos antik kent kalıntıları ve son olarakta deniz ve güneşin tadı. Kahvaltı için tercihimiz puf böreği ve sarma. Kalem gibi sarılmış der ya hani eskiler aynen öyle sarmalar. Bohça gibi değil, makine sarması hiç değil, tam olması gerektiği gibi. Ne lapa ne diri tam kararında almış ateşi.
Karınlar şişip sıra gelince gezip görmeye atlıyoruz arabamıza doğru 2. durak olan Teos antik kentine. Antik kent dediysem bir Efes, Behram beklemeyin tabi. Ufak bir yer. Tabelalarını hep görüpte neresiymiş burası deyip, sonunda fırsatınız oluğunda uğrayıp bir hatıra fotoğrafı çektiğiniz yerler arasında. Kazılarıda yarım kalmış yanlış bilmiyorsam.

Karnımızı doyurup tarihte yolculuğumuzu da tamamladıktan sonra en nihayetinde sıra geliyor deniz ve güneşe. Denize girebileceğiniz yerler arasında Ekmeksiz Plajı ve Akkum sahili bulunuyor. Her ikisi de mavi bayraklı olmasına rağmen daha önce giden arkadaşlarımıza güvenerek Ekmeksiz Plajını tercih etmemeye karar veriyoruz. Diğer yerlerde de gerek kalabalık gerek rüzgar sebebiyle malesef denize giremeyince araştırmacı gezginler olarak başlıyoruz boş bir koy aramaya. Biraz şans biraz ‘aaa bu yol nereye gidiyor acaba?’ birazda Iphone yardımıyla yolun sonuna geliyoruz. Evet gerçek anlamda yolun bittiği daha ileriye gidilemeyen bir yer. Arabadan inip etrafımıza bakınınca ufacık bir plaj görüyoruz. Arabada hızlı bir üst değiştirme operasyonunun ardından 5 dakika içinde kendimizi kimsenin olmadığı masmavi suların içinde buluyoruz. Tabi her güzelliğin bir sonu gibi bu gününde sonu geliyor ve eve dönüş biraz yorgun ama keyif dolu.