İsviçre’ye Göç Edenler – Elvan Arslan Bayhan

0

Elvan, 38  yaşında İsviçre’de yaşayan bir Türk vatandaşı. Elvan 2010 senesinde Türkiye’deki yaşamını geride bırakıp yurtdışına çıktı, birkaç ülkede yaşadıktan sonra İsviçre’ye göç etti. İsviçre’ye göç süreci, İsviçre’ye yerleşmek ve İsviçre’de yaşam nasıl merak ettim ve Elvan ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.



Merhaba Elvan,
Tanımayanlar için bize biraz kendinden bahseder misin?


Merhaba, ben Elvan Arslan Bayhan, 38 yaşındayım, mesleğim mühendislik ama hiç mühendis olarak çalışmadım. Pazarlamacı olmaya karar verdim ve özel şirketlerde marka müdürü olarak çalıştım. Evliyim ve  4 yaşında komik bir oğlum var, 4 senedir hayatım çok daha renkli komik demem ondan Antikacı-eskici gezmek, fotoğraf çekmek, ailemle zaman geçirmek ve bir külah dondurma en sevdiklerim. Bir de seyahat etmek, yenilikler keşfetmek en büyük tutkumuz maaile. Türkiye’de yaşadığımız yıllarda fırsat buldukça yeni yerler keşfederdik. Nerelere gitsek diye planlar yaparken 2010 senesinde Bize Müsaade diyerek bir yola çıktık. Murat’ın (eşim) işi nedeniyle, İngiltere, İsviçre ve Panama‘da yaşadık. Troptropikal Panama’da 3 sene yaşadıktan sonra, geçen sene rotamız yine İsviçre’ye döndü. Karayipler’den İsviçre Alpleri’ne balıklama daldık yani. Farklı bir ülkeyi, o ülkedeki yaşamı kısa süreli seyahatlerle öğrenmeye çalışırken, o ülkelerde sil baştan hayat kurup bizzat yaşayarak deneyimlemek bizim başımıza gelen en güzel şey oldu şu hayatta. Sonraki rota ne olur bilinmez ama her türlü değişikliğe her an hazır ve açığız.

Şu an neredesin, nerede yaşıyorsun? Nasıl bir hayatın var?

Şu an Fransa ve Almanya’ya sınır şehri, Basel’deyiz. İsviçre’ye yerleşeli bir sene oldu. Her ne kadar daha önce 3 sene Cenevre’de (Fransızca konuşulan kanton) yaşamış olsak da, almanca konuşulan kantona gelip yerleşmek tamamen başka bir ülkeye gelmişiz hissi yarattı bizde. Dil dışında çabuk alıştık; Basel 150bin nüfusa sahip küçük ama büyük şehir imkanlarının bulunduğu klasik İsviçre şehirlerinden. Huzurlu, sade, çekirdek aile odaklı doğayla içiçe olduğumuz bir hayatımız var özetle.

İsviçre’ye göç etmeden önce bir çok ülkede yaşadın sanırım? Nerelerde yaşadın?

Evet İsviçre’ye göç etmeden önce bir çok ülkede yaşadım. Aslında Hollanda’da doğdum, 10 yaşımda Türkiye’ye döndük ailemle. Üniversite eğitimim ve ilk çalışma yıllarımda Türkiye’deydim. Sonra sırayla İngiltere (Newcastle ve Londra şehirleri), Cenevre-İsvicre, Amerika-Ohio eyaleti (4 ay) ve Panama’da yaşadım. Ve şimdi de İsviçre’ye göç ettik. Toplamda 6 ülkede yaşadım. Şu an fark ettim ki yaşımın yarısı Türkiye’de diğer yarısı da yurt dışında geçmiş aslında.

Şimdiye kadar yaşadığın ülkeler arasında hangisi seni daha mutlu etti?

Tek cevabı olmayan bir soru bence bu, her bir ülkede hayatın farklı evresindeydim her birini de ayrı ayrı çok sevdim. Hollanda doğduğum yer, çocukluğum, bisiklet, evim demek.. yeri çok ayrı bende. Türkiye memleketim. Isparta, Ankara ve İstanbul’da yaşadım. Bir ayağımız hala Türkiye’de. Londra’dayken henüz evlenmiştik, çocuksuz hayatımızda şehrin bize sunduklarını sonuna kadar değerlendirdik. Londra 2012 Olimpiyatlarının, Kate&William’ın evlendiği senelerden bahsediyorum. Ülke dili İngilizce olunca da daha ilk günden yaşamın çok içindeydik. Panama’ya gelecek olursak, o apayrı bir dünya! Bir kere senenin 365 günü yaz, tropikal karayip adaları, ‘yarın hallederiz dostum’ kültürü başka bir deneyimdi. Son bir senedir İsviçre’de yaşadığımız için mutluyuz. Çocuklu aileler için birebir, sakin küçük ve yeşili bol şehirlerde yaşaması kolay, ayrıca çok güvenli. Bir de Alp geçen sene zorunlu eğitime başladı, devlet okullarında eğitim kalitesi oldukça iyi. Almanca’yı da çözebilirsek herşey daha da iyi olacak ya bakalım.

Demem şu ki; hayatın her evresinde beklentiler ve öncelikler farklı, doğru zamanda doğru yerdeysek gerisi tamamdır.

İsviçre’de yaşam nasıl? Ülkede ve kültürlerinde, kısaca yaşamda farklılıklar var mı?

Kesinlikle çok farklı. İsviçre Avrupa genelinden de biraz farklı buluyorum hatta. Çok kural ve cezaların olduğu, bu kurallara herkesin uyduğu ve dolayısıyla da herşeyin çok düzenli olduğu mükemmelliyetçi bir ülke. Herkes saygıldır doğaya insana, dakiktir de! Hataya, gecikmelere tahammülü yoktur ama kimsenin, hemen uyarıyı yapıştırırlar. Mağazaların akşam 6’da kapandığı Pazar ise asla açık olmadığı. Pazar şehre inseniz terkedilmiş şehirde sizi geride bırakmışlar hissi yaratan bir ülke burası. Çünkü herkes doğa tutkunu, genci yaşlısı çoğunluk ailesiyle vakit gecirir pazarları. Parklarda, nehir ya da göl kenarlarında pikniğe, yeşillere, dağlara yürüyüşlere giderler. Genel Müdür ile işçilerin toplu taşıma ile işe gittiği, herkesin çok benzer hayatlar yaşadığı, İş-hayat dengesi olan bir ülke burası.

 

İsviçre’de yaşamak için gerekli izinleri almak nasıl? Tüm bu süreç nasıl işledi?

Hepimizin bildiği gibi Türk vatandaşı olarak ne yazık ki istediğimiz Avrupa ülkesine kafamıza göre gidip çalışamıyoruz, bir çalışma iznine ihtiyacımız var. Bunun için de bir işverene. İsviçre’ye yerleşmek için de durum aynı. İsviçre’ye yerleşmek için gerekli olan çalışma ve oturum izni sürecini Murat’ın çalıştığı şirket yaptı, şahsen başvuru yapmadık.

 

İsviçre’ye yerleşmek zorlu olsa gerek. Bu süreçte yol almak nasıldı? Yaşadığın sıkıntılar oldu mu?

Çalışma ve oturum izni ayrı şeyler. Oturum izninizin olması doğrudan çalışma izni de verildiği anlamına gelmiyor. Çünkü yabancı çalışanlar icin senelik belirlenmiş kotalar var. Ya kotaya takılırsak diye endişelendik tabii. Şanslıydım, kotaya takılmadan çalışma iznim çıktı.

Ülke değişikliklerinde her ikizinin de işi değişiyor mu? Sıfırdan iş bulmanız gerekiyor mu? İsviçre’de işi arama sürecin nasıl gelişti?

Ülke değişiklikleri Murat’ın işi sebebiyle oldu, Murat’ın gittiğimiz yerde işi hazırdı. Bense takip eden oldum bugüne kadar, yaşadığımız her ülkede iş aradım. Hiç kolay değil 4 kez sıfırdan hiç bağlantılarımın olmadığı yepyeni bir ülkede iş aradım ben. Genelde 1 sene içerisinde iş buldum ama hiçbiri Basel kadar zor değildi doğrusu. Bunun birkaç sebebi var.

Öncelikli sıralama uygulaması: İşe alımlarda önce İsviçreli sonra Avrupa Birliği vatandaşı son olarak da bunun dışında kalan diğer herkes şeklinde değerlendirmeye alınıyor adaylar. Yani bir Türk vatandaşı olarak baştan yenik başlıyoruz.

Endüstri merkezi: Basel tam anlamıyla Pharma-ilaç üssü. Novartis, Roche, Bayer dünya merkezleri burada. Pharma tecrübesi olanlar şanslı değilse çok zor, bende olduğu gibi.

Dediğim gibi çok uğraştım, ısrarla denemeye devam ettim, çevre edindim, gönüllülük yaptım ve sonunda 10. ayımızda istediğim gibi pazarlama alanında kendi tecrübelerimle örtüşen bir iş buldum. Global bir takımda pazar araştırmacısı olarak çalışıyorum, dış pazarlarla çalıştığım için iş dili İngilizce ve Almanca öğrenmeme gerek kalmadan bu konuyu çözmüş oldum. Biraz şanslıydım da işveren ile tecrübelerim birebir örtüştü. Yoksa iş arama süreci en az 1-2 sene sürüyor. Benzer süreçten geçen herkese bol şans dilerim, bu süreçte çevre edinmeye gönüllülük yapmaya ve sabırlı pozitif kalmaya gayret edin. Öyle ya da böyle bu işler oluyor inandıktan sonra.

İsviçre pasaportunun Türk pasaportuna göre avantajları var mı?

Dünyanın en kıymetli pasaportlarından biri İsviçre pasaportu, Pasaport endeksine göre İsviçre vizesiz seyahat ozgürlüğü açısından 6. Sırada, Türkiye ise bu sıralamada 52. Sirada.

 

İsviçre vatandaşlığı alacak mısın?

Basvuracak konuma gelirsek isteriz tabii ki ama koşullar kolay değil doğrusu. Avrupa genelinde kanuni olarak 5+1 senede  oturum ve entegrasyon beklenirken, İsviçre’de bu süre 11 sene. Burada da bitmiyor, Vatandaş olmak için B1 seviyesinde Almanca ve vatandaşlık sınavını geçmek gerekiyor.

Keyifler nasıl?

Keyifler yerinde, evet. Biz 9 senedir yurtdışında olduğumuz için genel olarak sevdiklerimizden uzak olmaya alıştık. Hep çok özlüyoruz tabii ama artık daha yakınız daha da kolay. Basel’de yaşama alıştık, çok da sevdik, bazılarına sıkıcı gelebilir bakınca Kadıköy kadar bir şehirden bahsediyoruz Okul çağında bir çocuk, yakın aile desteğinin olmadığı dünyada tam zamanlı çalıştığımız için kompakt şehir bize çok rahat geldi. Çalışma koşulları da iyi diyebiliriz, senelik izinler de fena değil seyahatlere devam  edebiliyoruz. O yüzden keyifler yerinde.

Basel’in Fransa ve Almanya sınırında olması ayrı bir avantaj, yakınlık 5-10 dakika ötede o kadar yakın. Baget almaya Fransa’ya, ya da türk marketleri için Almanya’ya bir koşu gidip gelmek mümkün. Serbest dolaşım var ama gümrükten geçiyoruz tabii, ara ara kontroller yapılıyor yine de.

Türkiye’ye dönmeyi düşünüyor musunuz?

Kısa vadede hayır ama gelişmeler ne getirir belli olmaz. Uzun vadede dönmek isteriz tabii ki.

Elvan’ın maceralarını merak edenler http://www.bizemusaade.com/ adresinden okuyabilir.

Diğer göç hikayelerini okumak isterseniz de bu linke tıklayabilirsiniz…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.